Tek parti döneminde satılan camiler
GALERİ İÇİN TIKLAYINTek parti döneminde başka amaçlarla kullanılan ve satılan vakıf taşınmazlarının sayısının 3 bin 900 olduğu bildirildi. Bunların 2 bin 815'ini ise cami ve mescid ...
Tarih ve Toplum Dergisi'nin 13. sayısında A. Kıvanç Esen imzasıyla yayımlanan akademik makalede, cumhuriyetin ilk yıllarında cami ve mescidlerin tasnif edildiği ve tasnif dışında kalan ibadet yerlerinin başka maksatlarla kullanılmak üzere satıldığı bilgisine yer veriliyor.
Tek Parti yönetiminin bilinçli ve planlı şekilde ülkedeki cami sayısını azaltmak için hareket ettiği belirtilen makalede özellikle 1927 yılından itibaren fiilen uygulanmaya konulduğu belirtiliyor. Yasal dayanağı olmayan bu uygulama ile pek çok vakif eserinin yanısıra özellikle cami ve mescitler hedef alındı. 1925'te Evkaf (Vakıflar) Bütçesi ile ilgili kanuna 'gereksiz' ve harap olan vakıf binaları ile arsalarının satılmasına imkan veren iki madde eklendi. Bu kanun çıktıktan sonra Osmanlı döneminde medrese olarak kullanılan birçok bina satıldı. İktidar halkın tepkisinden çekindiği için cami satışını ertelemek zorunda kalmıştı.
CHP CAMİLERİ SATABİLMEK İÇİN KANUN ÇIKARIYOR
Tek parti İktidarı, Osmanlı döneminde hayırseverlerin vakfettiği çok sayıda camiyi satmayı kafasına koymuştu. Bunun için gerekli hukuki sorunu 1927 Senesi Muvazene-i Umumiye Kanunu (Bütçe Yasası) ile aştı. Kanunun 14. maddesinde "Diyanet İşleri Riyasetince ve İcra Vekilleri Heyetince tasidik edilecek bir talimatnameye tevfikan 1927 senei maliyesi nihayetine kadar cevamiin hakiki ihtiyaca göre tasnifi ve zaman ve mekan itibariyle kabili cemi olan vazifeler tevhit edilmek suretiyle işbu cevami hademesi kadrolarının tesbiti mecburidir." denilerek 'Hakiki ihtiyaç dışındaki cami ve mescidlerin kadro dışı bırakılacağı ifade ediliyor.
Kanun metninde her ne kadar Diyanet İşleri Riyaseti'nin hazırlayacağı talimatnameye (genelge) atıfta bulunuluyorsa da "hakiki ihtiyaç" kavramının muğlaklığı şüphe uyandırıyor. Hakiki ihtiyacın ne olduğuna, kim tarafından hangi esaslar çerçevesinde ve nasıl belirleneceğine dair en ufak bir ipucu yoktur çünkü.
Bu arada mecliste bazı vekillerin camilerin yıkılmasına karşı çıkmaları üzerine Kastamonu Milletvekili Hasan Fehmi Bey, 1911'de çıkarılan 'Harap Mebani-i Vakfiye ve Vakıf Arsaların nakde Tahvili Hakkında Kanun'a atıfta bulunarak bunun geçmişte de yapıldığını öne sürmüştür. Oysa bu kanun camileri kapsamıyordu. Dolayısıyla Hasan Fehmi bey, çıkarılan kanunu meşru gösterebilmek için bilerek veya bilmeyerek tarihi çarpıtıyordu.
'İKİ CAMİ ARASI EN AZ 500 METRE OLMALI'
Kanundan sonra Diyanet İşleri Riyaseti 8 Ocak 1928'de bir genelge çıkararak 'hakiki ihtiyaç'ın dışında kalan camileri kapatmış, bu yapılar daha sonra satılmıştır.
Bu genelgede camiler tasnif edilmiş ve kanunda belirtilen 'hakiki ihtiyaç' kavramının içi doldurulmuştur. Buna göre iki caminin uzaklığının en az 500 metre olması kuralı getirilmiş, birbirine yakın iki camiden birisi tasnif dışı bırakılmıştır. Tasnifte camilerin kadrosu da göz önünde bulundurulmuş, Osmanlı döneminde cami görevlilerinin hayat şartlarının iyileştirilmesi için yapılan tasnif fikri Cumhuriyet'ten sonra çıkarılan ikinci genelgeyle 'hakiki ihtiyaç' doğrultusunda camilerin kapatılmasına doğru evrilmiştir.
Öte yandan kanun metninde camilerin satılabileceği açıkça belirtilmemesine rağmen iktidar, 'hakiki ihtiyaç' dışında kalan cami ve mescidleri satışa çıkardı.CHP Binası olarak kullanılan bir mescid. Mescidin tepesine CHP amblemi konulmuş. Vakıflar Genel Müdürlüğü Camileri satabilmek için gazetelere ilan veriyor
CAMİLER EVKAF UMUM MÜDÜRLÜĞÜ'NE DEVREDİLİYOR
1924 yılından 1931 yılına kadar cami ve mescidler Diyanet İşleri Riyaseti'ne bağlı olarak hizmet verdi. 8 Haziran 1931 tarihinde kabul edilen kanunla camiler Diyanet'ten alınarak Evkaf Umum Müdürlüğü'ne (Vakıflar Genel Müdürlüğü) devredildi. Uzmanlar, bunun CHP iktidarının din politikasının bir gereği olduğunu söylüyorsa da bu devrin sebepleri hakkında yeterli kaynak bulunmuyor. Bu devirle beraber 'hakiki ihtiyaç' kavramının içinin doldurulması yetkisi de Evkaf Umum Müdürlüğü'ne verilmiş oldu.
Evkaf Umum Müdürlüğü, 25 Aralık 1932'de bir genelge yayımlayarak camilerin yeniden tasnifini yapmıştır. Bu genelge ile daha önce Diyanet tarafından hazırlanan genelgeye göre daha fazla cami tasnif dışı kalmış ve satışa çıkarılmıştır. Genelge, camileri inceleyen memurlara daha fazla yetki vermiş böylece tasnif dışı kalarak satışa çıkarılan camilerin sayısı her geçen gün artmıştır. Çünkü 'mürteci ve dindar' görünmemek için herkesin elinden geleni yaptığı 1930'lar Türkiyesi'nde komisyon üyeleri CHP'nin camileri gözden çıkardığını bilmektedir ve buna göre davranırlar.
CAMİ SATIŞLARINA HUKUKİ DAYANAK
1935 yılına kadar tasnif dışı kalan camiler hakkında ne yapılacağına dair bir hüküm yoktur. 5 Haziran 1935 tarihli Vakıflar Kanunu ve 15 Kasım 1935 tarihli "Cami ve Mescidlerin Tasnifine ve Mescid hademesine Verilen Muhassat Hakkında Kanun" ile bu sorun giderilmiştir. Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesinde şöyle deniliyor:
"Tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanun veya amme intizamına uygun olmayan veyahut işe yaramaz bir hale gelen hayret vakıflar, idare meclisinin teklifi ve bakanlar heyetinin kararı ilke mümkün mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edebileceği gibi bu kabil hayrat ayın veya para ile değiştirilerek elde edilecek ayın veya para dahi aynı suretle diğer hayratla tahsis olunabilir.
Mimari veya tarihi değeri olan eserler satılamaz."
Camilerin satışını düzenleyen birinci maddede ise "Tasnif harici kalacak cami ve mescidler, usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır" denilmektedr. Kanun metnindeki belirsizlik mecliste tartışmalara sebep olmuş, Evkaf Umum Müdürü (Vakıflar Genel Müdürü) Fahri Bey, kapatılan camilerin satılacağını açıkca belirtmiştir.
Tasnif sonrası kadro dışı bırakılan camilerin satılması bu kanunlarla mümkün kılınmışsa da camilerin satışına 1927 yılında başlanmıştı.
Bu kanunlardan sonra tek parti iktidarının camileri satmak için sebep bulmasına gerek kalmamıştır. Artık cami satışları doğrudan bu kanuna atıfta bulunularak yapılmıştır. Örneğin Başvekalet'in (Başbakanlık) 12 Temmuz 1934 tarih ve 2/1012 sayılı kararnamesi ile Yedikule Muhiddin İlyas Çelebi Camii, civarda başka caminin varlığı ve çevrede yaşayanların gayri müslim olması gerekçe gösterilerek satılmıştır. Oysa kanundan sonra 3 Mayıs 1936 tarih ve 2/4574 sayılı Başvekalet Kararnamesi ile verilen listede bulunan camilerin Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesine göre satılmasına karar verilmiştir.
Makalede, vakıflar arşivindin tümünü inceleme imkanı olmadığından, sadece incelenen arşiv bilgileiine göre 1926 – 1972 tarihleri arasında 3 bin 900 hayrat taşınmazı satıldı. Cumhuriyet döneminde satılan vakıf taşınmazlarını inceleyen Nazif Öztürk bu taşınmazları eğitim grubu, sosyal hizmetler grubu, müteferrik grubu ve dini yapılar grubu şeklinde dört kategoriye ayırıyor. Satılan 3 bin 900 taşınmazın 2 bin 997'si din grubu taşınmazlarından, bunların da 2 bin 815'i cami ve mescidlerden oluşuyor. Bu rakamlar sadece tespit edilenler. Arşivlerin daha detaylı bir şekilde taranması durumunda rakamların çok daha artacağı sanılıyor.
Öte yandan cami ve mescidlerin oluşturduğu din grubu taşınmazlarının satışı Vakıflar Kanunu'nun çıktığı 1935'e kadar inişli çıkışlı bir seyir izlerken bu tarihten sonra olağanüstü bir artış gerçekleşiyor. 1938'de ise cami satışı en yüksek seviyeye ulaşıyor.Kadro dışı bırakılan camilerin satışı için çeşitli tarihlerde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal imzasıyla yayımlanan kararnamelerdenbirkaç tanesi. 1935'te Vakıflar Kanunu çıktıktan sonra camilerin satışı gerekçe gösterilmeksizin bu kanuna dayandırılarak yapılıyor.
CAMİLER SATIŞA ÇIKARILIYOR FAKAT SATIN ALAN YOK!
1935'te Vakıflar Kanunu'nun çıkarılıp cami satışının kanuna bağlanmasından sonra iktidar camilerin satılması için olağanüstü bir gayret sarf etmeye başladı. Bunun için tüm valiliklere bir genelge göndererek kadro dışı bırakılan camilerin biran evvel satılmasını istedi. Halk ise camilerin satılmasına karşı çıkıyordu ve satılan camileri satın almıyordu. Örneğin Gaziantep'te satılan birçok caminin halkın rağbet göstermemesi üzerine Babi Şükrü isimli bir kişinin elinde toplandığı ifade ediliyor.
"CAMİLER YIKILSIN, ENKAZ AYRI, ARSA AYRI SATILSIN" (Devamı ikinci sayfada)Sayfa : 1 2